Ben uzun yıllardır motosiklet kullanan bir sürücüyüm. İstanbul’da yaşayan herkesin bildiği gibi, özellikle D100 karayolu günün belirli saatlerinde yoğun bir trafikle karşı karşıya kalıyor. Bu yoğunlukta motosikletlerin avantajı, araçlara göre daha pratik ve hızlı hareket edebilmesi. Ancak son zamanlarda dikkatimi çeken ve gerçekten rahatsız olduğum bir konu var: birçok motosiklet kullanıcısının sol şeritte, araçların arasındaki dar alandan ilerlemeye çalışması.
İlk bakışta bu durum sürücüye zaman kazandırıyor gibi görünebilir. Ancak aslında hem motosiklet sürücüsü hem de diğer araç kullanıcıları için ciddi bir güvenlik riski oluşturuyor. Sol şerit genellikle en hızlı akan şerittir ve araçlar ani şerit değişiklikleri yapabilir. O dar aralıkta motosikletle ilerlemek, sürücünün reflekslerine ne kadar güvenirse güvensin, kaza riskini fazlasıyla artırıyor.
Oysa ki biz motorcular için daha güvenli bir alternatif var: sağ şeridi tercih etmek. Sağ şerit, her ne kadar kamyon ve ağır vasıta trafiğiyle bilinse de, bilinçli bir şekilde kullanıldığında çok daha güvenli bir seçenek. Çünkü hem araç sürücüleri motosikleti fark etme konusunda daha dikkatli olabiliyor, hem de ani şerit değişiklikleri daha az yaşanıyor.
Benim tavsiyem, özellikle D100 gibi yoğun yolları kullanan tüm motosikletçi dostlarımın bu konuda daha dikkatli olması. Unutmayalım ki motosikletin en büyük savunma mekanizması, görünür olmak ve öngörülü sürmek. Sol şeritte sıkışan araçların arasına girmek yerine, sağ şeritte sabırlı ve kontrollü bir sürüş sergilemek hem bizim can güvenliğimiz hem de diğer sürücülerin huzuru için çok daha doğru olacaktır.
Son olarak şunu eklemek isterim: Hepimiz yollarda aynı özgürlüğü paylaşıyoruz. Biz motorcular, hızımızla, çevikliğimizle avantaj sağlayabiliriz ama bu avantajı güvenli sürüş alışkanlıklarıyla desteklemezsek bir anlamı kalmaz. Trafikte önceliğimiz her zaman “hayatta kalmak” olmalı, birkaç dakika erken varmak değil. D100’de veya başka bir yolda, hepimize kazasız belasız sürüşler diliyorum.
